KÖPEK EĞİTİMİ
EVDEKİ LİDERLİK
Bir çoğumuzun yavru köpeğin bizlerle ve birlikte yaşayacağımız ev ortamı ile tanışma döneminde yaptığımız hatalardan dolayı köpeğimizin karakter yapılanması döneminde egosentizm olarak adlandırılan baskın olma arzusu ve 1 yaşına doğru dominant agresyon özelliklerini malesef görmeye başlarız. Yavru köpekler sevimli ve şirin olmalarından dolayı, bizler ve çevremizdekiler tarafından yoğun ilgi ve sevgi görürler. Yaptıkları bazı hataları, sevimli olmalarından dolayı affetmemiz onların kendilerini dünyanın merkezi olarak görmelerine neden olur (Ör.: Yerde duran bir çorabı alıp kaçması ve O nun ağzından bu çorabı almaya çalıştığımızda, bize hırlaması ve havlamasını sevimli olmalarından dolayı affetmemiz gibi...). İlerleyen dönemde aile içi liderlik (alfalık) çakışmasına girecektir. Kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken konu, Onlar büyüdüklerinde ısırmaları halinde 1 cm'e 50 kg. ile 3 ton arasında basınç uygulayabilecek bir çene yapısına sahip olacaklardır. Ama şu dabir gerçektir ki hiç bir köpek sahibini isteyerek ısırmaz.Bu nedenlerden dolayı, yavru köpeğimizin bize ve ailemize motivasyın döneminde, sözlü ceza ve ödül programları ile doğru ve yanlışı ailenin liderine onlara, saygı ve güvenlerini kaybetmeden Onlar olmadığını öğretmek gerekir. Korkudan dolayı öğretilen bilgiler, Köpeğin korkmasına neden olan kişinin, öğrendiklerini uygulayacağı bölgede olmaması halinde, korku ortadan kalktığı için köpek öğrendiği doğru bilgileri yansıtmak istemeyecektir. Saygıya dayalı ve doğru ödül programları ile yoğrulmuş bir bilgi birikimi ise, köpeğin her zaman öğrendiklerini rahatlıkla uygulamasını sağlayacaktır (Ör.: Evin lideri olan baba evde yokken, korkuya dayalı bir eğitim verilmiş olan bilgisini yerine getirmeyecek, Baba evde iken çıkması yasak olan tv. koltuğunun üzerine rahatlıkla çıkacaktır.). Ataerkil bir toplumda yaşamamızdan dolayı bu olumsuzlukları çocuklarımız üzerinde de yaşarız. Çocuğun yaptığı hata karşısında, evin annesinin "-akşam babana söylerim..." tehdidi ile çocuğa, korkuya dayalı bir ödül-ceza proğramı uyguladığını görürüz.
ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
Öğretim yöntemlerini anlatmaya başlamadan önce, özellikle tekrar vurgulamak istediğim bir konu var. Köpek eğitimine başlamadan önce, eğitmeyi düşündüğünüz köpeğinizin ırk, karakter ve cinsiyet özelliklerini iyi bilmeniz ve bu bilginizi, köpek eğitim bilginiz ile sabır, hoşgörü ve çare buluculuk yetenekleriniz ile birleştirerek köpeğinize eğitimi sistemli bir şekilde yüklemeniz gerekmektedir. Bu konulara azami dikkat gösterdiğiniz takdirde, mükemmel derecede eğitilmiş bir köpeğiniz olacaktır.
ÖDÜL PROGRAMLARI :
1.Sözlü Ödül : Köpeğimizin doğru yaptığı hareketler karşısında O'nun anlayacağı yumuşak ve teşvik edici söylenecek söz (ÖR.: aferin oğlum, güzel, good girl...gibi).
2.Fiziki Ödül : Yine köpeğimizin yaptığı doğru bir hareket veya verilen komuta uyması durumunda, köpeğimizin sevilmesinden hoşlanacağı bir bölgesine elimizle kısa süreli sevmek (ÖR.:Boyun altı...).
3.Yiyecek Ödülü : Köpeğimizin doğru bir hareketi yapması durumunda verilebilecek bir yiyecek maddesi. Bu ödül programı ihtisas eğitimlerinde (ağır görev köpekleri eğitimi) yaşlı ve inatçı köpeklerin eğitiminde kullanılmalıdır. Köpeğimizin ileriye dönük yemeğe olan hassasiyetini artıracağından ve dilenme huyunu alışkanlık haline getirebileceğinden normal eğitimlerde kesinlikle uygulanmamalıdır.
Ödül programlarının doğru zamanda uygulanması, köpeğin eğitiminde ki başarısında hayati önem taşır. Köpeklerimizin ırk ve karakter özelliklerine göre uygulamamız gereken ödül programlarının zamanlaması ile ilgili uygulanacak ödül zamanlamalarının (değişken aralıklı, sabit aralıklı...gibi), mantıklı bir şekilde ayarlamamız gerekir.
KÖPEKLERDE BANYO
Köpeğiniz evde yaşıyorsa, rutin olarak 2 ayda bir yıkamanız esasen yeterlidir. Ancak gerçekten çok kirlendiğine inandığınız zaman yıkamanız derisinin sağlığını korumanız açısından önemlidir. Yıkamadan ziyade tüylerinin uzunluğuna göre belirlenen sıklıkta taramanız çok daha önemlidir. Bu şekilde hem ölü tüyleri almış hem de kan dolaşımını arttırarak yeni gelen tüylerin daha sağlıklı çıkmasını sağlamış olursunuz.
KUDUZDAN KORUNMA VE TEDAVİSİ
KUDUZ TEDAVİSİ
Hastalığın ancak kuluçka döneminde uygulanan koruyucu tedavi oldukça başarılı sonuçlar verir. Bu yüzden kuduz artık eskisi gibi korkutucu hastalıklar arasında değildir. Hastalığın bulaşmış olduğu düşünülen kişilere, vakit kaybetmeden aşı ya da bağışık serum uygulanır. Koruyucu tedavinin amacı budur. Etkisi zayıflatılmış kuduz virüslerinin hayvanlara aşılanmasıyla ve hayvanların kan serumunun insanlara şırınga edilmesiyle hayvanın kanında bulunan antikorlar kuluçka döneminde virüsleri öldürerek insanları ölümden kurtarır. 1885 yılında Fransız bilimci Louis Pasteur ilk olarak bu serumu uygulamıştır. Fakat virüs vücuda girdikten sonraki 24 saat içinde etkilidir. Bu yüzden kazanılan bağışıklık geçicidir. Bu sebeple, kuduz olduğu şüphelenilen bir hayvan ısırdığında 1 günü geçmeden koruyucu tedaviye başlamak gerekir. Kuşkulanılan her vakada aşı ya da serum uygulanmalıdır. Çünkü aşı da serum gibi geçici bağışıklık kazandırır.
Doğrudan etkisiz hale getirilmiş virüslerle yapılan kuduz aşısı önceleri kuduz hayvanların beyninden elde ediliyordu. Yaranın ağırlığına ve kafaya yakınlığına göre 2-3 hafta süreyle uygulanıyordu. Artık, laboratuvarlarda üretilen yeni kuduz aşısı (HDCV) ile koruyucu tedavi daha güvenli ve oldukça kolaydır. Kola şırınga edilerek yapılan bu aşı, ağır yan etkilere neden olmaz ve en kötü yaralarda bile bir kaç gün aralıklarla en çok 4 kez uygulanması yeterlidir.
KUDUZDAN KORUNMA
Kuduzdan korunmanın en etkili yöntemlerinden birisi hayvanlara düzenli olarak kuduz aşısının yapılması ve şüphelenilen hayvanların gözetim altına alınarak hastalığın yayılmasının engellenmesidir. Ayrıca tüm köpekler kaydedilmeli, başıboş ve sahipsiz hayvanlar bulundurulmamalıdır. Şüphelenilen durumlarda, hayvanlar 10 gün boyunca gözetim altında tutulmalıdır. Eğer bu süre sonunda hayvan ölmüyorsa kuduz değildir.
Kuduz şüphesi ile ölen hayvanların kafaları bozulmadan ambalajlanır ve buz içinde laboratuvara verilir. Eğer kuduz hayvanlar tarafından ısırılan bir başka hayvan, aşılanmamışsa öldürülmelidir. Öldürülemeyen hayvanlar ise en az 6 ay boyunca karantina altına alınmalıdır. Bu hayvanlar yakalandıktan sonra ve 6 ay sonra kuduz aşısıyla aşılanmalıdır. Eğer aşılı hayvan, başka bir hayvan tarafından ısırılmışsa yeniden aşılanmalı ve 3 ay boyunca gözetim altında tutulmalıdır.
İngiltere'de diğer ülkelerden gelen kedi ve köpekler çok sıkı karantina altında tutulur. Bu yüzden bu ülkede kuduz %100'e yakın önlenmiştir. Mesleği gereği kuduza yakalanma ihtimali olan kişiler düzenli olarak aşılanmalıdır.
KÖPEK HASTALIKLARI
öldürücü Bir Hastalık: Distemper
Köpek esas olarak sağlıklı bir hayvandır. Yaşlılık döneminde özel bakıma ihtiyacı olsa da, hayatının en hassas dönemi bebekliktir. Genç bir köpeğin ölümüne neden olabilecek üç hastalık, distemper, leptospirosis (bulaşıcı sarılık) ve bulaşıcı hepatittir. Köpeği bu öldürücü hastalıklardan korumak için, ana sütünün sağladığı doğal savunmadan yoksun kaldığı zaman, yani sütten kesilir kesilmez, bu üç hastalığa karşı aşılanmak üzere derhal
veterinere götürmek gerekir.
İnsanlarda görülen gribe benzeyen (insanlara bulaşmaz) distemper’e 1700’lerde Asya’dan getirilen bir virüs neden oldu. Köpeğin yanı sıra, kurt, sırtlan, tilki, aslan, kaplan, vaşak, bizon, ermin ve gelincik gibi hayvanlar da bu hastalığa yakalanırlar.
Virüs, sindirim ya da solunum yoluyla bulaşabilir. Bulaştıktan sonra günlerce kuluçkada kalır, daha sonra sindirim, solunum ve sinir sistemlerine yerleşerek bütün organizmaya yayılır. Belirtiler, titreme, çevreye ilgisizlik, gözlerde kanlanma, öksürük ve çok yüksek ateştir. Köpek sahibinin hastalık bu noktaya gelmeden köpeğini aşılatmış olması gerekir. Aksi takdirde durum kötüdür.
Leptospirosis Tehlikesi
Leptospirosis 1886’dan beri bilinmektedir. Hastalığa yol açan bakteri yay benzeri spiraller biçimindedir ve hastalık garip ismini bunlardan alır. Hastalık farelerden, fare idrarından (Leptospirosis icterohemorrhagia) ya da su havuzlarından geçer. Kenelerden de bulaşabilir. özellikle av köpeklerinde ve kırsal kesimde yaşayan köpeklerde görülür. Bu hastalıkta da genel zayıflama, aşırı kusma ve yüksek ateş gibi belirtiler görülür. Yavru, doğumunu izleyen ilk aylarda aşılanmalıdır.
üçüncü Hastalık: Hepatit
Köpeklere bulaşan ve enfeksiyonla seyreden üçüncü ağır hastalık bulaşıcı hepatittir. Bu hastalık sadece köpekler ve tilkilerde görülür. Bir yaşın altındaki hayvalarda daha çok görülür. Hastalığa yakalanan köpeğin salyasında, idrarında, dışkısında, gözyaşlarında, yiyecek kabında virüs bulunur ve bir sokak köşesinde her zamanki koklama alışkanlığını sürdüren herhangi bir köpeğe kolayca bulaşabilir. Enfeksiyon kronik olarak hasta köpekler ve sağlıklı sanılan, iyileşmiş, ama tehlikeli olmamakla birlikte virüsü hala taşıyabilen köpekler tarafından da bulaştırılabilir.
Hepatit virüsü karaciğere yerleşir, karın ağrısına, sarı renkli dışkıya, titremeye ve ateşe neden olur. Bu hastalık, köpek yavrusu iki aylıkken yapılan antihepatit aşı ile önlenebilir.
Kuduz
Distemper, hepatit ve leptospirosis köpeklerde görülen ama insanlara bulaşmayan hastalıklardır. Oysa sonuncu hastalığın nadiren de olsa insanlara bulaştığı bilinmektedir. Bu nedenle insanlar kuduzla daha çok ilgilenmişlerdir. Kuduz, köpeklerin ve öteki memelerinin yanısıra insanlara da bulaşabilir. Kuduz ısırma yoluyla geçer, bu nedenle esas olarak savunma amacıyla ısırma alışkanlığı olan etoburları etkiler. Bununla birlikte kuduz virüsü kan yoluyla beyne ulaşır ve burada hücre bozukluğuna yol açar. Kuduz hastalığına hidrofobi (su korkusu) de denir, çünkü hastalık nedeniyle, başka şeylerin yanı sıra dilin felç olması hayvanın su içmesini imkansız hale getirir.
Pek çok ülkede köpeklerin kuduza karşı aşılanması zorunludur. özellikle köpeğiniz eğer büyük kuduz taşıyıcıları olan tilkilerle dolu bölgelerde bulunuyorsa bu yükümlülüğü ihmal etmek kötü sonuçlara yol açabilir. Birleşik Devletler, İngiltere, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde, kuduz hastalığı neredeyse tamamen önlenmiştir, bu nedenle başka ülkelerden gelen köpekler altı ay karantinada tutulur.
Ekinokokkosis ve Tüberküloz
Köpekten insana geçen bir başka hastalık ekinokokkosistir. Hastalığa yol açan Echinocossus denilen bir bağırsak kurdurur. Bu hastalık insanlara içilen suyla, kökeni belirsiz etlerden yapılan yemeklerle ve diyeti tam olarak denetlenmeyen bir köpeğin insanın yüzünü yalamasıyla bulaşır.
Köpekler tüberküloza da yakalanabilirler. Eğer köpeğin efendisi tüberkülozlu ise köpek havada uçuşan zerreciklerle veya besinlerle bu hastalığa yakalanabilir. Tüberküloz basili dondurulmuş ette dört ay, kaynatılmış ette bir ay, kuru besin maddelerinde üç ay, tuzlanmış ya da tütsülenmiş besin maddelerinde tereyağında bir ay ,90 derece santigratta bir dakika ve güneş ışığında saatlerce canlı kalabilir. Aynı bakteri söz konusu olduğu için köpekler de insanlar gibi streptomycin ile tedavi edilirler.
Köpek sahibi, ister yavru ister yetişkin olsun köpeği aşılatmanın yanı sıra, onu pire ve kenelerden uzak tutarak, hasta hayvanlarla temasını önleyerek, özellikle yaz aylarında temiz tutarak hijyen kurallarına titizlikle uymalıdır.
İlk Yardım
Köpeği distemper, hepatit ve leptospirosise yakalanmaktan korumak ve bu hastalıklardan ölmesini önlemek için zorunlu olan aşı, en uygun zamanda ve tarzda bir veteriner tarafından yapılmalıdır. Bunun yanı sıra köpek sahibinin hayvanı etkileyebilecek olan küçük rahatsızlıkları iyilşetirmek için gerekli olan ilk yardım hakkında bazı şeyleri bilmesinde fayda vardır.
Her şeyden önce acil durumlarda gerekli olabilecek her türlü malzemenin bulunduğu bir ilk yardım çantasının evde bulundurulması gereklidir. Bu kutuda bir streil plastik enjektör, alkol ya da peroksil gibi dezenfektanlar, antibiyotik tozu, absorbant ve tampon pamuğu, sargı bezi, bir makas, cımbız, bir pompalı şırınga, göz banyosu için gerekli malzeme, köpeğin kulaklarını temizlemek için pamuklu çubuk ve nihayet bir turnike (kanı durdurmak için kullanılan sıkı sargı) ve bir termometre bulundurulmalıdır.
Yüzeyde ya da derin yaralanmalar, hafif yırtılmalarda daima yaranın çevresindeki tüyler kesilmeli, yara akar suyla yıkanmalı, dezenfekte edilmeli ve sarılmalıdır. Yara büyükse bir veteriner tarafından dikilmesi gerekebilir. Ağır kan kaybı durumlarında yaranın üzerine turnike uygulanarak kanı durdurmak gerekir.
Yaralı köpek başına gelen olay nedeniyle ürkmüşse ısırabilir. Bu durumlarda köpek sahibi hayvanın ağzını uygun bir bağla bağlamalı ya da burunluk takmalıdır. Yaralı köpek mümkün olduğu kadar az hareket etmelidir ve bir veteriner tarafından muayene edilene kadar hiç bir şey yedirilmemeli ve içirilmemelidir.
İlaçlar ve Enfeksiyonlar
Bir köpeğin normal ısısı yaklaşık 38.5 derece santigrattır. Köpeğin ateşi normal bir rektal termometre ile ölçülebilir. Bu sırada, hareket etmesi önlenecek şekilde sıkıca tutulmalıdır.
Köpek sahibi köpeğine hangi ilaçları vereceğini ve adalesine nasıl iğne yapacağını bilmelidir. Sıvı ilaçlar, hayvanın başı sıkıca tutulurken bir kaşık ya da plastik şırınga ile ağzının kenarından içeriye akıtılır. öte yandan bir kapsülün dilin arkasına doğru sıkıca yerleştirilmesi gerekir. Köpeğin bu şekilde verilen ilacı kabul etmemesi halinde, katı ilaç bir parça yiyeceğin içinde verilebilir. Her durumda köpeğin kapsülü tükürüp atmamasına dikkat edilmelidir.
Merhemin hayvanın derisine etkin biçimde nüfuz etmesini sağlamak için tüyleri önceden kesilmiş bölgelere masaj yapılarak yedirilmelidir. Köpeğin merhem sürülen bölgeyi yalamasına ve merhemi yutmasına engel olunmalı, yaranın bulunduğu yer sargı bezi ile kapatılmalı ve mümkünse yün bir çorapla korunmalıdır. Bu işlemler yapılırken köpeğe burunluk takmak gerekebilir.
Kaslara enjektörle ilaç vermek için en uygun bölge kalçanın genellikle tüysüz olan iç kısımlarıdır. Ancak bu işlem yapılırken köpeği yatar vaziyette tutmak gerekir. Enjeksiyon kalça kaslarına ya da deri altından göğüse de yapılabilir. İşlemden önce ve sonra hayvanın derisi daima dezenfekte edilmelidir. Enjeksiyondan sonra iğnenin girdiği yere hafifçe masaj yapmak ilacın özümlenmesini kolaylaştırır. Enjeksiyon için iki kişi gereklidir; biri köpeği tutar, öteki iğneyi yapar.
Zehirlenme Tehlikesi
Bir köpeğin hayatında çeşitli tehlikeler vardır. Bunlardan biri zehirlenmedir. Zehirler, sindirim, dolaşım ve sinir sistemininde büyük tahribata yol açar. Fare zehirinin yanı sıra, aşırı dozda ilaç, parazitler için kullanılan karışımlar, bitki zararlılarına karşı kullanılan ilaçlar, bozuk yiyecekler ve temizlikte kullanılan maddeler de zehirlenmeye neden olur. Bu liste doğal olarak hayvana kasten verilen çeşitli zehirleri de kapsar.
Köpek toksik bir madde aldıktan sonra kusma eğilimi gösterir. Kendiliğinden kusmazsa köpek sahibi iki çay kaşığı tuzu hayvanın dilinin gerisine yerleştirrerek ya da bir bardak suya üç ya da dört çorba kaşığı kömür tozu katıp zorla hayvanın boğazından akıtarak kusmasını sağlamalıdır. Bu uygulamadan hemen sonra veterinere gidilmelidir.
Av köpekleri yılanlar tarafından ısırılabilirler. Böyle bir olay köpeğin göstereceği tepkiyle fark edilir. Yılanın ısırdığı köpek yere oturup ısırılan yeri genellikle burnuyla ya da kol ve bacaklarıyla kaşıyarak adeta kazımaya çalışacaktır. Yara, derhal dezenfekte edilmeli, ancak köpeğe kısa süre içinde yılan ısırmalarına karşı serum enjekte edilmelidir. Bu serumu bir avcının daima yanında taşıması (kendisi için de) gereklidir. Mümkünse yılanın ısırdığı yeri deşerek kanın serbestçe akması sağlanmalı ve daha sonra turnike ile kan durdurulmalıdır.
İnsanlarda da Görülen Bir Hastalık
Köpeklerde sık görülen bir hastalık selim ya da habis tümördür. Erken teşhis önemlidir. Bu durumda cerrahi ya da radyolojik tedavi daha kolay olur. Tümörler, köpeklerde, kedilerde ve insanlarda daha çok görülür. Geviş getiren hayvanlarda ve atlarda az görülür. Diyetin bu konuda önemli bir rol oynaması mümkündür.
Köpekler insanlarda da görülen çeşitli metabolik hastalıklara da yakalanabilir: raşitizm, şeker, gut ve kemik hastalıkları gibi.
Dış Parazitlere Karşı Mücadele
Parazit bir başka organizmanın içinde ya da üzerinde yaşayan ve onu tahrip eden bir organizmadır. Köpekler genellikle iç ve dış parazitlerden etkilenirler. Köpekte görülen dış parazitler, pire, bit, kene ve uyuzdur. İç parazitlere ise genel bir terimle solucan denir.
Pire herkesin tanıdığı bir parazittir. Bunlar sıçrayan, sürekli yer değiştiren ve kan emen böceklerdir. Köpek piresi Pulex serraticeps adını taşır ve insanda köpekteki kadar uzun süre barınamaz. Bununla birlikte insan kanını beğenmezlik de etmez. Ancak insan bir başka pireyle, Pulex irritants ile daha yakından tanışır. Her pire beşyüz kadar yumurta bırakabilir ve aylarca beslenmeden yaşayabilir. Tek çözüm yolu hayvanı sık, başı dahil bütün vücuduyla yıkamak, veterinerin tavsiye ettiği, bütün böcekleri ve larvaları yok edecek bir pire tozuyla pudralamaktır. Bu dezenfekte yöntemi köpeğin bulunduğu yere her yere, kulübesine, halılara, mobilyalara ve diğer yerlere de uygulanmalıdır. Ağır vakalarda böcek ilacına başvurulabilir.
Kene köpekler arasında özellikle koyunlarla birlikte yaşadıkları kırsal yörelerde oldukça sık görülen bir parazittir. Kene gözle görülebilir. Küçük bir karpuz çekirdeği biçimindedir. Kanını emmek üzere hayvanın derisine tutunmak için küçük başının üzerindeki gagayı kullanır. Kene sıçramadığı, belirli bir yerde durduğu için çekip alınması kolaydır. Bunun için kenenin üzerine iki damla benzin ya da iyice tuzlanmış su damlatmak ve cımbızla yavaşça çekip almak gerekir. Bu işlem sırasında böceğin parçalanmamasına ve yumurta bırakmamasına dikkat edilmelidir. çekilip alındıktan sonra kene hemen yakılmalı ya da benzin dolu bir kaba atılmalıdır.
Kulakları Tutan Parazitler
Köpeklere gelen dış parazitlerin en kötüsü, uyuza neden olan scabies (uyuz) kenesidir. Deri, kabarcıklar halinde kırmızı döküntülerle kaplanır. Hayvanın tüylerini traş etmek ve veterinerin tavsiye ettiği şekilde ilaçlı sularla yıkamak, merhemlemek gerekir. Bir başka tip kene köpeğin kulaklarını tutar. Bu demodectic kenedir. Köpek başını sallayarak, kaşınarak ve çeşitli yollarla halinden şikayet ederek tepki gösterir. Geri çevrilmesi mümkün olmayan kulak iltihabını önlemek için köpeği hemen veterinere götürmek gerekir.
Bu hayvan parazitlerinin yanı sıra bir de bitki parazitleri vardır ve hafife alınmaması gerekir. Bir tür mantar olan bu parazit hayvanın derisine saldırır ve bir tür ter salgılayarak deriyi tahrip eder. Etkilenen bölge traş edilmeli, sülfürlü sabunla yıkanmalıdır. Bu mantar kulak iltihabına neden olabilir. Bu nedenle bir veterinere danışılmalıdır.
çeşitli Solucan Tipleri
Solucanlar köpeklerde en yaygın biçimde görülen iç parazitlerdir. çeşitli solucan türleri vardır ve bunlar, bağırsak düğümlenmesine, bağırsak enfeksiyonlarına, organik bozulmaya ve zayıflamaya, bunların yanı sıra iştahsızlığa ( ya da bağırsak kurdu varsa doymak bilmez iştaha), kusma, mide bulantısı, epilepsi krizleri ve genel kaşıntıya neden olabilir. Tehlikelidir.
Solucanların varlığı hayvanın dışkısı incelenerek anlaşılabilir. şüpheli durumlarda veteriner tarafından laboratuar incelemesi yapılmalıdır. Solucanlardan sakınmak için köpeğin öteki hayvanların dışkısıyla temas etmemesine, kirli su içmemesine, kirli ya da bozulmuş yiyecekler yememesine dikkat edilmelidir. Köpeğin besin ve su kapları her gün detarjanlı sıcak suyla yıkanmalıdır. Bütün bu önlemlere rağmen köpekte solucan olabilir. Pek çok köpek sahibi zaman zaman belirti göstersin ya da göstermesin köpeğinde solucan olabileceğinden kuşkulanır. çok farklı solucan türleri vardır ve bu nedenle farklı her solucan türüne göre farklı solucan ilaçları kullanılır. Eski bir tıbbi deyiş vardır: balık oltasıyla kaplan avlanmaz. Aynı şekilde, hiç kimse sıradan önlemlerle tenyaları ortadan kaldıramaz. Uygun tedaviyi ancak veteriner gerçekleştirebilir.
KÖPEKLERDE TÜY DÖKME
Hayvanınızın tüyleri belirli mevsimlerde doğal olarak değişmekte ve dökülmektedir. Mevsim geçişlerinde vahşi hayvanlar kalın tüyleri ile ince tüylerini değiştirirler. Evimizde baktığımız hayvanlarımız da bu atalarından gelen biyolojik durumu sergilerler. Ancak tüylerin aniden, çok fazla dökülmeye başlaması ya da bölgesel kellik şeklinde, derisi görünecek kadar dökülmesi bir hastalığa işaret edebilir. Bu durumda mutlaka hekiminize danışmanız gerekmektedir. Dostunuzun tüy sağlığı ayrıca yedikleriyle de alakalıdır. Ne kadar kaliteli besinler alırsa, metabolizması okadar sağlam olacak ve karaciğer gibi deriyi kolaylıkla etkileyen organları çok daha düzgün çalışacaktır. Bu şekilde hem sizin hem de onun sağlığı korunmuş olacaktır.
evcilshop